24 Ekim 2013 Perşembe

Kültürlü Mantar

Bugün okula gitmemek için çok güzel bir gün olacağını dün akşamdan anlayıp yatağa sabah istediğim saatte kalkabilirim rahatlığıyla gittim. Gece geç bir saatte yatmama rağmen okula gitmem gereken bir gün olsa yataktan ayrılamayacağım bir saatte mutfaktaydım. Vejetaryenlik sürecimden de önce uzun süre kilo problemi yaşamış biriyim. Gören şişko demezdi belki ama 1.80'lik boyum ve artık yavaş yavaş 80'e gelmeye başlayan kilomla bir hayli iri-yarıydım. Doğru kelime izbandut olabilir. Kendimi Güliver'e benzetmem , Shrek serisinden hatırlayacağınız Prenses Fiona'nın devleşmiş hali gibi görmem sonucunda ekmek,hamur işi ve tatlıları kestim. Şu an bir vegan birey olarakta bu saydığım besinleri tüketmiyorum. 
Televizyonda izlerken sanki yanımdaymışçasına bana korku saran bir profesör Canan Karatay. Çocukluğunda menemen tavasını nasıl ekmekle temizleyeceğini bilen ve sıyırma-banma işlemi sırasında elini nasıl profesyonelce , hangi açıda ve yönde kullanması gerektiğini ustaca kavramış olan ben gibi bireyler ekmeği birden çıkardığında doyma konusunda mutlak zorluk çekerler. İnce yapılı bir çocuk olup , ergenliğimde irileşmeye başlayıp , bu kiloların üzerimde sabitlenmesi sonucu ben yeme şeklimi değiştirmeyi başardım. Bir vegan olarak; pastırmalı yumurta yiyin, kereviz sapına tereyağ sürüp tüketin diyen Karatay örneğini vermemin ironik olduğunun farkındayım. Ama ben televizyonda gördüğüm kepekli ekmek, çavdar ekmeği yiyebilirsiniz diyen diyetisyenlerin aksine fazla kilolarımı vermek için Karatay'ın ekmek yemeyin tavsiyesine güvendim. 
Şu an hala istediğim ideal kiloda değilim. Metabolizmam ve bağırsaklarımın hayran bırakan before-after kolajı yapmamı geciktirmek için çaba harcadıklarını düşünüyorum fakat büyük ölçüde kilo verdim. Diyet kelimesi yerini yaşam şekli kelimesine bıraktı. Ben uzun süredir koşuyorum, şu an düzenliliğini yitirmeye başlasa da haftada 3 gün de spora gitmeye çalışıyorum. Evde de üşengeçliğimi erteleyebildiğim zamanlar kardiyo yapıyorum. Bu da detaylı yazabileceğim bir konu aslında. Bir başka yayına artık. Kilo problemi çeken bir insan olduğumu yazdıktan sonra; Karatay, Dukan ve çeşitli ünlü diyetleri , internette okuduğu - bulduğu her şeyi denemiş ve şimdi kilo vermek için  Vegan diyetine başlayan biri olmadığımı paylaşmalıyım önce sizlerle. Vegan bir diyet değildir zaten ahlak felsefesi ve bir duruştur. Şu an her ne kadar söylemekten utansam da ben et yemeyi çok seven bir insandım. Vegan oluşum tamamiyle etik sebeplerdendir.  Keyifle et yediğim zamanlar için kendimden utanıp kahvaltıda ne yediğime geçiyorum nihayetinde. 
Çoğumuzun da bildiği mantar yemeği tek fark içine katılmış domates rendesi, güzel bir kahvaltı öğünü olduğunu kanıtladı bugün bana. Üzerinde farklı olarak yemek havasını biraz olsun atabilmek için koyduğum yeşil zeytinler var. Bon appetit !

23 Ekim 2013 Çarşamba

yeni bir vegan blogunun ilk çırpınışları

2 ayı aşkın lakto ovo vejetaryenlığımın sonucunda veganlığa geçişim resmi startını aldı.İtiraf etmem gerekirse beklediğim gibi hiçte zorlu olmadı.Her geçen gün onsuz çok zorlanacağım diyeceğim  şeylerin alternatifilerini keşfediyorum. Hatta bu keşfetme işinden de keyif alıyorum. Blog fikri haddime değil var olan Türkçe vegan bloglarının yanında aslında. Olabilecek tüm alternatifleri keşfetmiş , çeşitli araştırmalar yapmış, gerek bunları çevirip gerekse ufku genişleten harika yazılara imza atmış, bir o kadar bilgilendirici ve ilham verici görsel, işitsel v.b. paylaşımlara sahiplik eden güzel insanların , güzel bloglarından bahsediyorum, evet. Bloglarınıza bakıp - iyi ki varsınız - diyebiliyorum sadece ve tüm samimiyet ve içtenliğimle de teşekkür ediyorum dünyayı daha yaşanılabilir bir yer kılmanıza. Harikasınız.
http://veganizm.blogspot.com/
http://veganblogg.wordpress.com/
http://veganyemekler.blogspot.com/
http://veganturkiye.blogspot.com/
http://veganyasam.blogspot.com/

Benim engin bir mutfak bilgim olduğu söylenemez. Aslına bakılırsa keten tohumunun varlığından bile yaklaşık 2 saat önce haberim oldu. Keten tohumunun omlet alternatifi oluşu gözlerimi kamaştırıp, yaşama sevincimi pekiştirdi. Sabahları bakliyat yiyip , çorba içmekten sıkılmadım aslında. Ben kuru fasülyeye karşı ciddi anlamda öngörülemez şeyler hissediyorum ama omlet fikrine de derin saygılarımı sunmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Soya sütünü de henüz almadım. Migros'a gidip reyon önünde uzunca durup her şeyin en ucuzunun nerede olduğunu daima bilen emekli amca gibi hayıflanıp sanki başka alternatifim varmış gibi marketten çıktım. Öğrenci olmamın getirdiği ekonomik zorluk bir süte 7.50 TL vermemi engellemiş olabilir fakat aynı gün damla sakızına 5 lira verme cömertliğini gösterdim. Kenger sakızını gittiğim aktarda işinin ehli olan amca dükkanını kızlarına bırakıp camiye gittiği için bulamadığımı düşünüyorum. Ama hayır !! Yeni yeni gelişmeye başlayan ve ben buradayım, yakında vücudundaki en güçlü kas olacağım diyen çene kaslarımdan bir hayli memnunum.  Şimdilik her şey çok keyifli. Yeni başlayan mutluluk veren bu yolculuğuma birikim ve renk katmama yardımcı oldukları için yukarıda linklerini paylaştığım blog sahiplerine tekrar teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Hoşça kalın.